21 Nisan 2010 Çarşamba


ne istediğini bilmeyen bir kedi gibi dolanıyorum etrafta. ya da dondurmasını düşürmüş bir çocuk gibi-çocukluğunu düşürmüş bir çocuk. gençliğinde mükemmel anıları olmayacak bir geçkin olacağım ben. bir sıfatım var mı demiycem birden fazlası var. ama sıfatım sıfatsızlığım olmasın, bunu istemem. insanın hayalleri vardır. amaçları hayallerinden ötürü gelmektedir. ama eğer ki o hayal amaca dönüştürülmek istenecek kadar güçlü değilse, yeterince değerli de değildir. hayallerim olup olmadığına dair zihnimi zorluyorum şimdilerde. benim düşüncelerim var, olsa huzurumu sağlayacak olanlar. keşkelerim var benim. bir kaç düş parçası. insan benliğini değiştiremez, hayallerini değiştirebilir. ama hayalleri benliğinden öteye gitmektedir, ya da gitmemektedir. giderse hayal amaç olur, gitmezse yerinde seker durursun. bir de güç vardır. hayalin bir amaca dönüştüğünde bunu karşılayabilecek bir güç gerekmektedir. eğer bu güç yok ise yaratırsın. belki benliğinin duvarları genişler ama sen aynı kalırsın. bir yerde pes edersin. o yer benliğinin gücüyle alakalıdır, senin yarattığınla değil. belki benliğini çoğu ölçüde sen yaratırsın, ama ailen yönlendirir, çevren. bu durumda tam anlamıyla sorumlu sayılmazsın. eğer hayalin varsa mesela, ve gücün, hayalin neden amaç olmasın? eğer hayalin varsa, ama amacın olmuyorsa, yeterince güçlü değilsin. eğer gücün yoksa ve yaratabiliyorsan, sabredebildiğin yere gidersin.eğer hayalin yoksa hiçbirşeyin yoktur, bu durumda zavallı olursun. ama eğer gücün varken hayalin yoksa, aptallığındır kusurun.
"hayalkırıklığı için, önce bir hayal lazım"

12 Nisan 2010 Pazartesi


yemekteyiz'miş, bence yemekte değil polemiktesiniz.


içinde tatlandırıcı bombası barındıran sakızlardan günde 1,5 kutu tüketmek sağlıklı değil.

iştahım kesildi, umarım bununla beraber vücudumdaki yağ bağları da kesilir .spora başlıycam.

bu haftasonu doğumgünüm, umarım benim doğumgünüm olur.
prenses olmak istiyorum.

kayıtsızca uçmak.

ertesinin sorumlulukları içimi kemirdiler.

kardeşim sevgilisine kendini çok kaptırdı, hoş değil.

onun dikkat hapından aldığım gün kendimi hiç hissetmediğim kadar zeki ve güçlü hissettim.

9 Nisan 2010 Cuma


bugün cuma.

hmmmmm.


şimdi bi haftalık tatilim bittigine ve ben okul hayatıma geri döndügüme göre hersey eskisi, tamamen eskisi gibi işliycek demektir. okulumu severim esasında. haftanın üç günü 14:40ta bitiyo. okulun olmadığı bi gün kıçımı kaldırıp evden çıkma saatim. hatta daha erken. şimdi, o zaman, hiç gerek yok okuldan nefret etmeye falan. okulu sev. okul bişey degil. sınavlar bişey. enerji sömürücüler. neyse ya görücez nasılmış yeniden okul ve de okul yeniden. şimdi ben biraz pesimistik takılıyorum, hayatımı düzene sokma aşamalarına başlama vaktim geldi diye kendimi didik didik yiyorum ya, bu safhalar hiç geçmiycek. eğer ben beni tanıyosam, ki tanıyorum, bunlar gayet de devam edicek. bunun bi sonu olmalı. evet olmalı. siktir olup gitmek istiyorum. BUNU İSTİYORUM.


ben şefkat istiyorum yaa.


bu açlık beni yer bitirir, ya da ben ne var ne yok yer bitiririm, ki genelde ikisi de oluyo.

bence ben sömürüldüm. ben hiç böyle değildim ya. ben çocukken apayrı bi enerjiye sahiptim. ben bambaşkaydım. ben mutluydum. ben daha az farkındaydım. ben benle olduğum zaman şikayet etmezdim hiç.


bişeyler üretmeliyim.

-meli, -malı.

nefret geldi bunlardan.


kafama papatya tacımı takıp poz vermek istiyorum çok.

model olmak istiyorum bi kaç saatliğine, ismimi cismimi belirlemek istiyorum.




  • güzel günlere geri döndük sanırım.


I think I've discovered the secret of life - you just hang around until you get used to it.

8 Nisan 2010 Perşembe


hayat hoş.

selam

bugünü sevdim

sebepsiz sevdim ama


ya olur mu boyle sacmalık? hicbisey sebepsiz sevilmez. insanın biseyi sevmesinin, biseyden nefret etmesinin, ona sempati duymamasının ya da bu seyin onda ilgi uyandırmasının mutlaka bi sebebi vardır. mutlaka. bugün erken kalktım. biraz oyalandım-baya oyalandım-güzeeel bi duş aldım-giydim-çıkardım-giydim-çıkardım-giydim-çıkardım-ve giydim. saçımı uzun zamandır ilk defa kurutmadım. yaz havasına girmiş olsam gerek. mutluydum cunku evimdeydim. saat 2 oldu ve beni uzun bi yolculuk bekliyodu. ben balçova-bornova arasına uzun yolculuk diyorum. bence uzun valla. neyse gittim, geldim. alsancakta indim. metroya 2. binişimdi. yanına gittiğim arkadaşımla bindim. alsancakta indim. ikilinin yanına gittim. değerli hissettim. yalnız hissettim. onlar birbirinindi. ben tektim. ben güçlüydüm. ben yalnız kızdım. ben ezelden beri kendimle baş başaydım. başkasını istemeli miyim dedim, durdum, düşündüm, sitem ettim. istememekte karar kıldım. kendimi bahtsız ilan ettim. bahtlı oldugumu anladım. ya ben değiştim.


arkadaşlarımla aram iyi. arapgacı iki haftalık bi uzaklıkta. idare etmem gereken iki ana eleman var. ikisini bu bi haftalık tatilde sevdim. çok sevdim. her an değişebilicek gibi sevdim- her zaman kalıcak gibi. bana iyi geldi bu bi hafta. evet iyi geldi. beste tanıdıkları sil burdan. sil bence. sil sil.


ben insanları cok seviyorum- insanlıklarını görene kadar.


şimdi huzurunu neden mahvediyosun ki? etme, bu girişim başarısız sonuçlanıcak. bu sefer evet. güzel şeylerden bahset. babam hırssız olduğumu söyledi. doğruya doğru. does he think i give a shit?


daddy im so sorry im so so so sorry yeah.


LADY GAGA YAA.


aslında gayet de umrumda. hırslanırım seneye. bi yanım braveheart.


plastik olmak! istiyorum-istemiyorum. bi ele alalım. plastik olmak ne demek? barbie gibi mi? evet. audrey hepburn? evet. edie sedgwick? evet.

tamam çok gösterişli, ama çok zor. ben plastik olamam, ben o değilim. o plastik sen değilsindir. senin bi parçandır, arzun, şehvetin, ama kendini örtbas etmek içindir o plastik. mutlaka bi sebebi vardır o plastiği istemenin. içinin boşluğunu suratındaki, giysindeki plastikle doldurursun. evet bu. ben hem ben olmak istiyorum hem olmamak. ben doğallıktan yanayım, peki gerçekten doğal mıyım? işte en büyük çelişkim bu.


acaba çelişkilerim olmasa ben olur muydum?

sanmıyorum.


7 Nisan 2010 Çarşamba



bugün nasılsınız bakalım? ben yeni uyandım. bir elimde hayvani boyutlardaki nescafe bardağım, bir elimde sigaram-huzur bu: ho ho ho! uzun zamandır elime kitap alabildim bu sabah, ama 3 sayfa okudum ve bıraktım. kitabın adı "Gökkuşağı", yazarı Mario Simmel. alman bir yazar. kitabın 3.baskısı elimdeki. 75'te basılmış. ilk cümlesinden dahi polisiye oldugunu anlıyorsunuz. kitabın arkasında kitaptan en ufak bir ipucu yok, ilk sayfayı okumak gerekiyor. üzüldügüm şu ki başladığım hiçbişeyi bitirmeme olayım bu kitapta da olacak gibi görünüyor:
1-kitap deli kalın.
2-konusu bana uygun degil.

bu kitaptan önce başladığım ve bitirmediğim iki kitap içime nasıl sıkıntı oldu anlatamam. bitanesi hayatımda gördüğüm en kalın kitap olabilir: biri birinin üzerine yazılmış iki kitaptan oluşuyor; iki ciltli. diğer kitapsa aslında okumaktan çok zevk alabilceğim bi kitap. bi film yönetmeni baş karakter. kitap baştan aşağı kültür bombardımanı. araştırılcak allusionların olması hoşuma giden bir detay olmasına rağmen bu kitapta o kadar çoklar ki sinirimi bozuyolar. neyse ilerde belki el atarım-ki atmalıyım. iç huzurum bozuluyo.

bir diğer kitapsa okulun kütüphanesinden yeni aldığım bi kitap. pozitif ruh sağlığıyla ilgili, ki adı da o zaten. psikoloji okumak isteyen birinin bu tip kitapları okuması gerekir. ne zaman okuycağımı da Tanrı bilir ama ben belirlerim.


fena başlamayan sabahımın içine yeterince sıçtım sanırım. bugün napıcağımı bilmiyorum. özgürlük beni mutlu ederken ilerleyen saatlerde bu programsızlık beni deli ediyo. kendime sığınırken kendimden kaçmak olayını yaşamamayı yeğlerdim. hani biyerde oturuyosun, oturduğun için mutlu olmalısın. oturduğum için mutsuz oluyorum. sıkıldığım için yaptığım bi programdan kaçıp evime ve kendime sığınmak için can atıyorum o sırada. beni neyin mutlu ediceğini gerçekten bilmiyorum.

antidepresan içmek istemiyorum.
sonra bu oluyo:




bu olayı iyi bilirim. hem antidepresan şuan benim için bi bahane. içimdeki o hata konuştukça konuşuyo. yeni sığınaklar üretiyo ve ben işin içinden çıkamayınca, işte bu olunca, içim davul oluyo.

Çocukluğumu özledim, bu bi gerçek.
Will I, will I ever be 5 again?


6 Nisan 2010 Salı


bugün, dünden farkla tüm gün evdeydim; hani kapıdan adımımı atmadım derler ya, aynen öyle- hani bize paskalya diye bu haftayı tatil ettiler ya, sagolsunlar, yani gözümde bitiş günü o kadar yakın. yine de nefes aldım sanırım-yalan! cok calıstıgımdan, yoruldugumdan, hırsımdan degil: tembelligimden. "biryere varma dinamigi"mi bazen tabiri caizse sikmek istiyorum. naptım ki ben? ne yapıyorum?bu günler gecmeli, intihar sebebi. sylvia plath olmalıydım.


bir kadın kısık sesle konuşuyorsa birşey istiyor demektir. sesini yükseltiyorsa bilin ki istediğini elde edememiştir.



Merhaba, bu benim blogum, cünkü bu benim.

Ben neysem oyum ve bu benim blogum.
insanlar sizi siz oldukca seviyorum-ama hepinizi degil.
en azından siz olursanız, sizi siz oldugunuzdan severim.
siz siz olun insanlar, siz olun.
ama yeter ki siz olun.
bazen yetersiz olun.
Öpüyorum.

Honestly, I like everything, boyish girls, girlish boys, the heavy and the skinny.